TARİHİ HİKAYELER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TARİHİ HİKAYELER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Aralık 2022 Çarşamba

LANGAZA KÖMENİÇ-GÖMENİÇ KÖYÜNDEN GELEN MÜBADİLLERİN İSİM LİSTESİ







Bir muhacir kızıyım, intikam yıldızıyım.
Acı benim halime, yüreklere sızıyım

Atma beni efendim,ben de senin gibiyim
Gül bahçeli evimde,gonca gelin gibiydim.

Darağacı kuruldu,ne arandı soruldu
Anam, babam, gardaşım hep bir günde boğuldu

Kul et beni evine,öksüz gönlüm sevine
Kovma beni kapından,su dökeyim eline

Doğrusunu söylerim ne arz kaldı, ne yerim
Bir lokmayı acıma yüreğimi ben yerim

Dört tarafı karanlık bu mu acep insanlık
Her bir kapı kapalı hani eski ayanlık

Ne ışık var, ne sâdâ, ne merhamet, ne vefa
Söyle bana yarabbi bu ne âlem, ne dünya ...... 

Aka Gündüz tarafından 15 Mayıs 1913'de yayınlanan  "Halka Doğru" adlı dergisinin "Milli Türküler" baskısında  yazılan bir göçmen türküsü..... muhacirlerin yaşadığı sefalet ve acıları dile getirmektedir.

Bursa'ya yerleşen bir Selanik muhacirinin: "Bizim evlerimizde duranlar evimize iyi baksınlar.Temiz tutsunlar.Çiçeğimiz çok olurdu.Çiçeklerimizi sık sık sulasınlar. Kurutmasınlar!" ifadeleri göçlerin sebep olduğu sosyal ve psikolojik travmanın izlerini taşır.1980'li yıllarda Bulgar Başbakanının "çadırlarıyla geldilet, çadırlarıyla gidecekler" ifadesi hala kulaklarımızda çınlarken, Selanik Drama bölgesinde yaşayıp, mübadele ile gelen ve çoğu tarım hayvancılıkla uğraşan göçmenler sınıra yakın oldukları için hayvan sürüleriyle geliyorlardı. Hatta köpeğini arkasında bırakmayan muhacirler vardı. Göçmenlerin yaşadıkları bu travmalar hafızalarımıza mahkum edilmiştir.
Rumeli'den ölülerini bile getirenler vardı.Onlar gavur toprağında kalmasınlar,burada yatsın diyorlardı. 
Rum ve Ermenilerden oluşan önemli bir kalifiye nüfusun tasfiye edilmesiyle boşalan yerleri Balkanlardan ve özellikle Yunanistan'dan gelen göçmenler bir nebze de olsa kapatmışlar diyebiliriz. Çünkü sürekli savaşlarla boşalan köyler ve yüksek kalitede tarım ve ziraatın yapılmadığı bozkır topraklar Balkanların verimli ovalarından gelen soydaşlarımızın maharet ve kabiliyetleriyle üretime dönüştürülmüştür. Anadolu'ya kuşbakışı bakıldığında en yeşil köyler,en ağaçlı ve bahçelik beldelerde "macurlar"oturmaktadır.Hububat tarımının ağırlıkta olduğu çorak bir yerli köyünyanı başında yeşil bahçeleri ve gür ağaçlarıyla bir muhacir köyü kolaylıkla ayırt edilmektedir.
.......
"Mübadele ile birlikte Anadolu'nun her köşesine yayılan mübadil ve muhacirler sayesinde sosyal ve kültürel anlamda toplumsal bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Uzun bir sürece yayılan bu göçler sırasında yaşadıkları onca eziyet ve haksızlıklara rağmen sosyal hayatın her alanında, yaşadıkları bölgenin her köşesinde canlı ve renkli yaşamlarından taviz vermemişler, yerleştikleri topraklara neşe ve hayat aşılamışlardır. Hayata sımsıkı tutkun ve yaşama sevinci ile dolu dolu olan bu insanlar; eğlenceleri,folkloru,esnek ve hoşgörüyü elden bırakmayan İslami anlayışlarıyla Anadolu'ya bir renk ve kültürel zenginlik getirmişlerdir. Düğünleri eksiksiz bir eğlence, sevinçleri coşkun ve toplu bir ayin gibi, matem ve yasları ise Orta Asya'da ki yuğ törenlerinden farksız,ziyafetlerin eksik olmadığı, taziye de bulunanların şükran ve memnuniyet hisleriyle dolduğu kutsal bir atmosferi yaşatır."

cümleleriyle anlatıyor Uluslararası Mübadele Sempozyumunda Prof.Dr Selahattin Döğüş ve Merve Atasoy..... 

Mübadiller hakkında  yukarıdaki kurdukları cümle şahane bir analiz....

Aşağıdaki listeler Mübadele de Langaza'nın Kömeniç-Gömeniç köyünden gelen 30 Türk-Müslüman aileye ait  aile reislerinin adına doldurulan tasfiye talepnamelerinin Devlet Arşivlerinden derlenmesi sonucu oluşturulmuştur.  



Sevgilerimle



1-Selanik vilayeti Langaza kazası Kömeniç köyünden gelip, Balıkesir ili Ayvalık köyünde iskan edilen Halil çocukları Naciye ve Şadiye

2-Selanik vilayeti Langaza kazası Gömeniç köyünden gelip, İzmir ili Foça kazası Geren köyünde iskan edilen Murtaza Halil kızı Pamuş

3-İstanbul ilinde iskan edilen Hüseyin Hüsnü oğlu İbrahim Namık

4- Balıkesir ili Ayvalık ilçesinde iskan edilen İskender oğlu İbrahim ve ortağı Hasan ve Amuş

5- Selim eşi Nimetullah ile kızları Fatma, Ayşe ve varislerinden Şeyh Mustafa oğlu Eşref Muhittin

6- Hüseyin eşi Hatice ile çocukları İbrahim ve Hayriye

7- çiftçi Süleyman Ago oğlu Rasim

8- çiftçi Yakup kızı Hatice

9- çiftçi İskender kızı Emine

10- çiftçi Hasan oğlu Yunus

11- çiftçi Yakup kızı Kamile

12- çiftçi Kurt Ali oğlu Halil

13- çiftçi Demir oğlu İbrahim

14- çiftçi Cafer oğlu Recep

15- çiftçi Hasan oğlu Seyfettin

16- çiftçi İbrahim oğlu Süleyman

17-Çiftçi İbrahim oğlu Hüseyin

18-Çiftçi Salih oğlu Aliman

19- çiftçi Sefer oğlu Ramazan

20- çiftçi Safer oğlu Osman

21- çiftçi Mehmet oğlu İskender

22- demirci İsmail oğlu Ali

23- çiftçi İbrahim oğlu Demir

24-Balıkesir ili Ayvalık kazasında iskan edilen çiftçi İskender oğlu İbrahim

25- makinist Mustafa oğlu İzzet

26- çiftçi Ali Rüştü oğlu Hasan Ekrem

27- çiftçi Mehmet oğlu Aliman

28- çiftçi Murtaza oğlu Hüseyin

29- çiftçi İskender oğlu Mustafa

30-Selanik vilayeti Langaza kazası Gömeniç köyünden gelen imam Mehmet oğlu İskender

31- Balıkesir ili Ayvalık ilçesi Hayrettin Paşa Mahallesinde iskan edilen İbrahim İskender oğlu Mustafa

14 Nisan 2016 Perşembe

UNUTULMUŞ BİR KAHRAMAN....GERÇEK MİYDİ? EFSANE Mİ? BULGAR SADIK........



Selam
Bugün sizlere tam  bir Rumeli kadınından bahsetmek istiyorum. Çok okuyan, yazan, düşünen bir kadın o...Hayata karşı bakışı farklı, dik duruşlu bir kadın...Zaman zaman bazı dergilerde yazar. Düşündüğü gibi yazar. Esprili bir dili vardır. Bazen insan bilmediği için duyduklarının, izlediklerinin  gerçek mi hayal ürünü mü olduğunu ayırt edemiyor. Sevgili Nazan Hanım yazısında  bu duruma ışık tutmaya çalışmış. Bugün onun kaleme aldığı vatansever Stoyan'ın nam-ı diğer Mehmet Sadık'ın hikayesini yayınlıyorum. Emeğine sağlık...

 

 
    Adı Stoyan’dı. Bulgar doğdu , Türk ve Müslüman olarak öldü.  Hatıralarında;  Bulgar ordusunun küçük rütbeli bir subayı iken kendisine ve Türklere kötü muamele eden binbaşısını döverek,  atı ve eşkıya reisi dedesinin hatıra defteriyle firar ederek  Edirne’ye kaçtığını   yazmakta.... Bulgaristan  1877/78  (93) Osmanlı /Rus Savaşı’ndan sonra  Prenslik olarak yarı bağımsız hale gelince  Makedonya’ya ya göz dikmiştir. Nasıl olsa Osmanlının işi bitecektir. Makedonya, üzerinde hak iddia eden bütün Balkanlar çeteci kaynamaktadır . Stoyan, Türklerin safına geçtiğinde  tanıdığı Bulgar çeteleriyle  mücadele etmeye başlar . Hatta Trakya'da   o dönem var olan Bulgar köylülerini Bulgaristan lehine teşkilatlandırıp tuzağa düşürür , en başta papazlar, komitacılara yataklık etmektedir.  Yakalattığı komitacıların rüşvetle serbest bırakıldığını öğrenince isyan eder ve dağlara çıkarak kendi başına Bulgarları avlamaya başlar. Bir süre Lefter Kaptan çetesine katılır ve Yunanlı  çete reisini öldürür, köprü bombalamak, tren soygunu, fidye için Protestan misyoneri dağa kaldırmak artık olağan işlerindendir, artık  o da bir zalimdir......

           Stoyan   2.Meşrutiyet öncesinde Drama,Nevrekop,Sarışaban, Serez,Demirhisar  civarında faal bir çetecidir  , Balkan Kazanı fokur fokur kaynamakta, Osmanlı canını dişine takarak  bu eşkiyalarla mücadele etmektedir. (Avcı Taburları ) Bulgarlar Rumları ,Rumlar Bulgarları hepsi birden Türk ve Müslümanları öldürmekte , etnik temizlik yapılmaktadır.  Stoyan  sonunda yakalanır. İdam sehpasını beklerken Makedonyalı katil Bulgar çetecisi Sandanski’nin kendisini ihbar ettiğini öğrenir. Bulgar çeteleri arasında da rekabet vardır. Bu Sandanski daha sonra  31 mart vakasında Hareket Ordusuyla İstanbula gelip  Taksim Topçu Kışlasını Enver Paşayla birlikte basacaktır, yani Kahramanı Hürriyet(!) tir. Bazı   ulusalcı  yayınlarında böyle tarif edildiğine rastladım,ezberci zihniyetin  güdük kalmış analiz yeteneğidir bu !  
   Stoyan pişmanlıklar içinde   boşa giden hayatını  düşünürken ağlamaktadır. O sırada yüzbaşı Ahmet odaya girer, haline acır, onunla konuşur , Türk tarafına geçmesi ve Müslüman olması için ikna eder.  Bir süre sonra  Padişahtan af emri gelir ve İstanbula çağırılarak görevlendirilir. İhtida eder, artık Mehmet Sadık’tır.  Ethem Paşa adlı birinin himayesine girer. Tekrar  Makedonya’da görevlendirilir, bir çatışmada ağır yaralanır , çenesi bile parçalanmıştır , 8 ay Selanik Askeri hastanesinde tedavi görür , ne hekimlerimiz varmış! Selanik henüz minareler şehridir.



Makedonya’da   çok tanındığı için İstanbul'da geri hizmete alınır. Mehmet Sadık,  Abdülhamit’i sevmemekle birlikte Hafiye başı Fehim Paşa’nın espiyonaj tekliflerini  reddeder.  İttihatçılar iktidara geldiğinde doğrudan Talat Paşa’nın emrine girecektir  ,  artık  onunla istediği anda görüşebilen bir Teşkilat-ı Mahsusacı ‘dır. Aynı zamanda Bulgaristan Türklerinin liderlerinden Sofya'da ki avukat Ethem Ruhi beyin de adamıdır..
   Talat paşa, Sultan 2.Abdülhamit’i birlikte “hal” ettikleri  komitacılardan sıkıntılıdır  ne istedilerse verdik(!) ,daha ne  istiyorlar ! durumunda olduğu için en sonunda  Makedonya Bulgar çetecilerinin ele başılarının bertaraf edilmesi işini de Bulgar Sadık’a havale eder. Sadık, peynir ticareti yapma bahanesiyle  Sofya'ya gider  ve geceleri orduevinin   önünde dilenci  kılığına girerek Hacıyef  ve Dimitri Atanas adlı  iki azılı çete liderini gözlemeye  başlar ,  neticede bir gece  onları  bıçaklayarak öldürür  , sabah gazetelerde Makedonyalı Bulgar çetecileri  Alman yanlısı Bulgarların katlettiğine dair haberleri okur . Kimsenin aklına bu işi Teşkilatın yaptığı gelmemiştir. O zamanlar Bulgaristan Rus ve Alman yanlıları olarak ikiye bölünmüştür, Bulgar Çarı alman Saks-Koburg hanedanından biridir . Sofya Alman yanlısı ,Makedonya Bulgarlarıysa Rus yanlısıdır.  Bir ara yakalanıp hapsedilir , onun Bulgar kıralını ( çarını ) öldürmeye gelen bir suikastçı olduğu sanılmaktadır , askeri hapisanede ağır eziyet gördüğünü sonunda idama mahkum edildiğini hatıralarında yazmaktadır. Bu arada Bulgarlar ağzından laf almak için Bulgar nihilisti dir diyerek bir casusu da odasına yerleştirirler. Sadık bir süre sonra öldürüleceğini tahmin etmektedir,  ajan pencere rüzgarından üşüdüğünü yataklarının  yerini değiştirmeyi teklif edince buna iyice kanaat getirir. Gece adam derin uykuya dalınca karyolaların yerini değiştirir ve akabinde kapının üzerinden açılan yaylım ateşle ajan onun niyetine öldürülür. Birkaç gün sonrada hapisten kaçarak maceralı bir yolculukla   Varna üzerinden bir kömürcü motorunda kaçak yolcu olarak   İstanbul'a varır,  görevini bitirmiştir. Şimdiki işi, hapisteyken kendini ihbar ederek yakalanmasına sebeb olan Babıali’de ki tercüman kılıklı  ajan  Bulgaristan  Çingenesi ile hesaplaşmaktır. Onu büyük adaya davet ederek yüzleşir ve öldürür.
  Hatıraların bir kısmı 31 mart vakasıyla ilgilidir ve kaynaktır. 31 mart yani  13 Nisan 1913 te Sadık bir taharri memuru yani sivil polistir. Zaptiye Nezaretince görevlendirilir, bir nefer kılığına girerek  Sultanahmetteki erat arasına karışır. Avcı taburları ayaklanmıştır, Volkan gazetesi günlerdir kışkırtıcı yayın yapmaktadır, Avcı Taburları “ şeriat” istemektedir, Hamdi  Çavuş diye birileri başkandır,mektepli subaylar öldürülmektedir,Hüseyin Cahit ( gazeteci muhalif ) Rus konsolosluğuna sığınarak canını kurtarır.İsyancılar bir işkembeci dükkanını karargâh etmiştir ,aralarına girer, öldürülecekler listesinin olduğu defteri bir bahaneyle  alıp  inceler ve yanmakta  olan odun ateşine çaktırmadan atar, o sırada isyancılar Sadrazam tayin etmekle meşguldür.
  Bulgar Sadık hiçbir şekilde Abdülhamit taraftarı değildir, hatta aleyhinde yazmakta fakat onun 31 Mart ayaklanmasını tertip ettiğine  de inanmamakta,  bunu ıspatlayacak delil yoktu  demektedir.
   Birinci Dünya savaşı sırasında Çanakkale'ye gitmek isterse de Talat  Paşa onu Çarlık Rusyası’nda Sen Petersburg yakınında ki bir cephane fabrikasını  berhava etmekle görevlendirir. Almanlar birkaç defa  bu işe girişmiş,  başarılı olamamışdır. Bunun üzerine Türklerin yardımı istenmiştir. Sadık la beraber iki Alman subayı, savaş sırasında zoraki müttefikimiz Bulgaristanın bir ajanı  ve iki Giritli Türk Bükreş üzerinden Petersburg’a gidecektir. Alman subayları ve Bulgar ajan daha Bükreşte iken kaçarlar. Sadık buna çok sevinmiştir zaten onlardan hiç hoşlanmamıştır. Giritli iki adamıyla önce Odessa ya geçer. Vaktiyle Bulgar  Sadık çar hafiyelerinin elinden  iki Rus nihilist ihtilalciyi kurtarmış , adamlarda ona adreslerini  vermiştir. Doğruca o adrese giderler ve yardım isterler. Rus ihtilalciler Çarlık Rusyası aleyhine bir işe  gönüllüdür . Sadık ve adamları Petersburg ta ki fabrikaya işçi olarak girecektir, kimlikler hazırlanır yola çıkarlar. Bir de bayan kılavuzları vardır. İşçi olarak girdikten bir hafta sonra cephanelik havaya uçmuştur.Sadık günahı olmayan işçilerin ölümünden ayrıca vicdan azabı çekecektir ama  vatani görevini yaptığını söyleyerek kendi kendini teselli edecektir. Daha sonra Kafkas İslam ordusunda görevlendirilir. Fakat Batumda Mondoros mütarekesini öğrenir.
İstanbul'a geldiğinde işgalci gemilerini görünce ağlayarak Üsküdardaki evine inzivaya çekilir. Her sabah namaza camiye gitmektedir bir gün eve döndüğünde  Rumların İngilizlerle beraber  evinde arama yaptıklarını öğrenince  ailesiyle helalleşip silahını kuşanır ve eski çete arkadaşlarını bulup teşkilatlanırlar. Şile  Rumları eşkiyalığa başlamıştır,İngiliz işgalci bunlara silah ve cephane vermektedir. Sadık ve arkadaşları Rumları pusuya düşürüp öldürmeye başlar, cephanelikleri de basarlar. Daha sonrada Adapazarı üzerinden kuvvacılara katılır. Birinci ve İkinci İnönü savaşlarında ayak parmakları donduğu için sakatlanır. Sakarya savaşında  rahatsızlığı ilerlemiştir Ayaklarını kaybeder. Zaferden sonra emekli edilir.
  Gazeteci, romancı,pehlivan tefrikalarının  önde gelen isimlerinden Murat Sertoğlu’na ( 1911-1989 )  bir kurmay albay  gelir beraberindeki  kişi Bulgar Sadıktır. Murat Sertoğlu bu  ufak tefek ve sakat adamın efsane   Teşkilatçı olduğuna neredeyse inanamaz.  Sadık hikayesini Murat Sertoğluna anlatır , Sertoğlu bunları kaleme alır, hatıralar 1966 da basılır(İtimat yayın.) Murat Sertoğlu onu tanıdıktan sonra ölümüne kadar yalnız bırakmadığını  yazmaktadır.

Çocukluğumdan Bulgar Sadık adlı bir Yeşilçam filmini varlığını hatırlıyorum, başrolde vakitsiz giden  karakter oyuncularından Turan Seyfioğlu olacaktı. Hikaye gerçek miydi yoksa  masalmı ? hatıralara sahafta rastladım , alıp  okuyunca  Sadık ın eski adıyla Stoyan’ın varlığına inandım. Petersburg’  taki cephanelik sabotajını da emekli  bir askeri tarihçiye   sordum, olay gerçekmiş,  bizim bir zamanlar işte  böyle adamlarımız varmış. Bir de onları sinemaya aktaran “yerli ve milli “ sinemacılarımız. Şimdi Türk sineması “entel” oldu, böyle filimler de arşiv belgesi.  Zamane  sinemamız  yabancılaşmanın değirmenine su taşımakla meşgul.
  Cumhuriyet tarihçilerimizin   Bulgar Sadık ile ilgilenebileceğini sanmıyorum. Konuları “Lozan Güzellemesi “ile sınırlıdır, vakitleri yoktur.  Yunanlıların Tanzimat imarı Dedeağaç Limanının üstüne konduğundan bile haberleri yoktur, ya  Limni adası ,Mondros orada değil miydi ?   Çoğu da ATASE arşivine giremez  ve gazete okuyacak kadar bile eski yazı bilmez.   Belki Askeri Tarihçiler konuya eğilebilir. İnşallah ! N.sezgin    10.04.2016
 
 

BU BİR MÜBADELE HİKAYESİNİN ANLATILDIĞI RADYO HİKAYESİ

KOZANA HATIRALARI......

Selam Mübadil insanların fotoğraflarıyla birlikte bir mübadele hikayesi anlatımı burada....Bakalım kimlerle ortak hikayelerimiz var?...